
Atilla Yeşilada, Türkiye ve küresel piyasaların yeniden yapılanan dengelerini değerlendirdi. Türkiye ekonomisinde cari açığın milli gelire oranının sürdürülebilir seviyelere inmesi (yıl sonu %1.5 civarı) ve bankalar ile özel sektörün uluslararası piyasalardan rahatça borçlanabilmesi, yakın vadede bir döviz krizi riskini ortadan kaldırdı. Merkez Bankası’nın mevcut 185 milyar dolarlık rezerviyle döviz kurunun kontrolsüz hareket etmesi beklenmiyor.
Ancak, piyasa katılımcıları anketlerindeki yüksek enflasyon beklentileri (%32+), Merkez Bankası’nın hızlı faiz indirimleri yapmasının önünde engel teşkil ediyor. Aralık ayında sembolik bir 100 baz puanlık indirim gelse dahi, devamında bir duraklama bekleniyor.
Borsa İstanbul’da ise, kripto varlık platformlarına (Coino dahil) yönelik hızlanan operasyonların ve şirketlerin kayyuma devredilmesinin temel nedeni olarak, FATF’ın (Kara Para Aklamayı Önleme Görev Gücü) Kasım sonundaki denetimi ve hükümetin vergi gelirlerini artırma çabaları öne sürülüyor. Bu operasyonel riskler ve BIST’in düşük potansiyel getirisi (tahmini %25), Borsa’nın cazibesini %35-40 getiri sağlayan para fonlarının gerisinde bırakıyor.
Küresel piyasalar için en önemli öngörü, 2026’nın doların yılı olacağı tezi. Bu yükselişin ana nedeni, Fed’in bilanço küçültmesi (Quantitative Tightening) nedeniyle küresel sistemde yaşanan dolar kıtlığı. Carry trade avantajının sürmesiyle dolar, Euro ve Yen gibi majör para birimlerine karşı değerlenmeye devam edecek; Euro/Dolar paritesinin yeniden eşitlenmesi söz konusu olabilir. Güçlenen bu dolar, gelecek yıl Türkiye ekonomisinde bir miktar yavaşlamaya neden olabilir.
