Reel sektör finansmana sıkıştı. Aslında hem hayatın gerçeklerinden biliyoruz; hem de yapılanma ihtiyacının vergiden kredilere kadar her alanda alarm derecesinde kendisini hissettirmesinden.
Bir ekonomi düşünün ki, iş hacmi iç piyasada da, dış pazarda da daralmış. Maliyetleri TL bazında kontrolden çıkmışken, baskılanan kur nedeniyle rekabetçiliğini de büyük ölçüde kaybetmiş.
İnsan kaynağı kullanımında verdiği para çalışanını tatmin etmiyorum; daha fazlasını vermeye de onun gücü yetmiyor. Dönüşen bir ekonomi içerisinde verimsizliğini gidermek için yatırım yapması gerekiyor; ama maaşları ödemekte zorlanıyor.
Mevcut gelirleriyle giderlerini karşılayamama noktasında, emekli ile sanayici, çiftçi ile çalışan, esnaf ile memur arasında fark kalmadıysa, o ülkede bambaşka meselelerinin tartışılması gerekiyor.
Fakat bizim oda ve borsa başkanlarımıza, sektörel dernek yetkililerine baktığımızda bankaların faiz oranlarından, finansmana ulaşamamaktan, nakit döngüsünün ödemeler zincirindeki kırılmadan dolayı tamamen alt üst olduğundan söz ediyorlar.
Elbette bu arada ifade edilen tüm sorunlar haklılığı, beklentiler de doğruluğu yansıtıyor. Acil eylem planı ihtiyacı da tüm yakıcılığıyla kendisini hissettiriyor. Ama sizce burada bir eksiklik yok mu?
Dönüp dolaşıp yaşananlardan söz edenler ve sürekli bir taleple ortaya çıkanlar, kök nedenler konusunda muhataplarına cümle bile kurmuyor. Ekonomide bu kadar dengelerin alt üst olduğu bir ortamda, ekonomi yönetimine ilişkin doğru düzgün tek bir eleştiride bulunmadıkları gibi, her açıklanan rakamdan sonra da methiyeler diziyorlar.
Oysa dolar kurunun gerçek değerinde olmaması, faizlerin yüksekliği, enflasyonun gerçek hayatta düşürülememesi sadece bir sonuç ya da çıktıdır. Bunlarla oyalanıp, meseleyi ağlama noktasına çevirip, gerçek nedenleri tartışmazsanız, sonsuza kadar çözüm, iktidarın insafına ya da tesadüflere bağlı kalır.
Bu ülkede parasal genişlemenin olduğu yıllarda tüketim ekonomisi uygulanarak finansman yapılacak paranın borç haline dönüştürülmesi de, paranın bittiği noktada dar ve sabit gelirliler üzerinden çözüm aranması da, üretim ekonomisinin kumarhane ekonomisine feda edilmesi de yanlıştı, bugün de yanlış.
Ama tüm bunlar yaşanırken sesiniz çıkmayacak, şimdi sonuçları tartışırken bile gerçek sorumluya değinmeyeceksiniz ve sonra faturası satın alma gücünü tamamen yitirmiş insanlar tarafından ödenmek üzere taleplerle ortaya çıkacaksınız. Sizce de burada çarpık ve haksız bir yapı yok mu?
Sadece birini mercek altına alalım. Faizler düşürülsün… Peki nereye? Ülkede gerçek enflasyon açıklanmadığı sürece gerçek değerlerin ne olduğunu bilebilir misiniz? Politika faizi zorla düşürüldüğünde 10 katı oranına kredi bulamadığınız günleri unuttunuz mu?
Neticede bugüne kadarki kredilendirme tercihlerini eleştirsem de, bankalar yurtdışından aldıkları döviz bazlı sendikasyonları, yani borçları, baskılanmış bir kur gerçeği gölgesinde, gerçek olmayan bir enflasyon üzerinden hesaplanan faizle satabilir mi?
Hepsini ve her şeyi bir kenara koyun. Eliniz vicdanınızda siz yanıtını verin. Bu riski siz alır mıydınız? Hatta ticari hayatınızda alıyor musunuz? Alanlar ne yaşıyor? Hatta tedarikçilerine ne yaşatıyor?
Bu nedenle tribüne oynayıp, durum bazında haklı olunsa da beylik söylemleri bir kenara bırakıp, gerçek hatalıyı ve gerçek hataları konuşmadığınız sürece bu kısır döngüden de çıkmak mümkün olmayacaktır. Konu bu kadar net.
[email protected]