Bir süre öncesine kadar küresel piyasalarda “balon” uyarısı yapmak tuhafların işi sayılıyordu. Ancak 2025’e gelindiğinde bu kelime artık her yerde duyuluyor. IMF’den Bank of England’a, JPMorgan CEO’sundan yatırım fonlarına kadar herkes aynı konuda uyarıyor: Piyasalar, gerçeklerden fazla kopmuş durumda.
IMF ve Merkez Bankalarından Net Uyarı: “Değerlemeler Gerçeklerin Çok Üzerinde”
Uluslararası Para Fonu (IMF) geçtiğimiz hafta yayımladığı Finansal İstikrar Raporu’nda dikkat çekici ifadeler kullandı:
IMF, yatırımcıların ve politika yapıcıların “düzensiz” düzeltmelere ve “kendini besleyen kriz döngülerine” karşı dikkatli olması gerektiğini vurguladı.
Bu tür bir döngüde, devlet borcuna güvenin sarsılması tahvil piyasasını vuruyor, bu da aşırı değerli riskli varlıkları aşağı çekiyor, ardından bankacılık sisteminde yeni bir şok yaratıyor.
Benzer tonda bir uyarı İngiltere Merkez Bankası’ndan (BoE) geldi. Banka, “piyasalarda keskin bir düzeltme riski” olduğunu belirtti.
Kısacası, bu resmi raporlar “emniyet kemerinizi bağlayın” sinyalini veriyor.
Wall Street’ten Gelen Ses: “Balon Bölgelerine Giriyoruz”
Özel sektörde de tedirginlik artıyor.
JPMorgan CEO’su Jamie Dimon, “Birçok varlık sınıfının balon bölgesine girdiğini” söyleyerek temkin çağrısı yaptı.
Bir zamanlar yalnızca marjinal yorumcular tarafından dile getirilen bu endişeler, artık finansal ana akımın gündemine yerleşmiş durumda.
Yatırımcılar arasında da “balon patladığında ne kurtarabiliriz” tartışmaları başladı.
Yine de piyasalar yoluna devam ediyor, sanki hiçbir şey olmamış gibi…
Katie Martin, bu durumu “cehalet değil, bilinçli bir umursamazlık” olarak tanımlıyor:
“Merkez Bankası Bizi Kurtarır” İnancı Sürüyor
Bu umursamazlığın temelinde, “kurtarma ekibi” inancı yatıyor.
Yani işler kötüye gittiğinde merkez bankalarının devreye girip faiz indirimi veya varlık alım programları başlatacağı beklentisi.
2008 küresel krizinden bu yana yatırımcılar, merkez bankalarının her düşüşte piyasayı kurtaracağına inandı — ve bu inanç hâlâ kırılmadı.
IMF ve BoE gibi kurumlar, acil müdahale eşiğinin yüksek olduğunu vurgulasa da, yatırımcılar bu tehditleri blöf olarak görüyor.
Benzer bir durum Avrupa’da da geçerli.
Fransa’da siyasi kriz ve kredi notu indirimlerine rağmen tahvillerin çöküşe geçmemesi, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) on yıl önce yarattığı kurtarma mekanizmalarına güvenin bir göstergesi.
Yatırımcılar, tıpkı ABD’de olduğu gibi, ECB’nin Fransa’da bir borç krizine izin vermeyeceğini biliyor.
Bu da “ahlaki tehlike”yi (moral hazard) derinleştiriyor.
“Düşüşleri Al Fırsatı” Stratejisi Yeniden Popüler
Tüm bu belirsizliklere rağmen, yatırımcıların büyük kısmı “düşüşleri al” (buy the dip) stratejisine sadık kalıyor.
Donald Trump’ın Çin’le ticaret gerilimini yeniden tırmandırdığı son günlerde piyasalarda kısa vadeli bir satış dalgası yaşandı.
Ancak bu bile birçok fon yöneticisi için “beklenen alım fırsatı” olarak görüldü.
HSBC’nin çoklu varlık ekibi, son düşüşü değerlendirerek şu yorumu yaptı:
Bu rahat tavır, son altı aydır kazandıran bir stratejiye dönüşmüş durumda.
Martin’in ifadesiyle:
Balon tartışmaları artık sadece “marjinal” bir söylem değil; IMF, merkez bankaları ve dev yatırımcılar da bu uyarıyı yineliyor.
Buna rağmen piyasalarda hâlâ güçlü bir “iyimserlik balonu” var.
Yatırımcılar, geçmiş krizlerden aldığı dersle, her düşüşün ardından bir kurtarma operasyonu geleceğine inanıyor.
Ancak bu kez durum farklı olabilir:
Faiz indirimleri, parasal genişleme ya da devlet desteği her zaman devreye girmeyebilir.
Katie Martin’in uyarısı, tam da bu noktada yankılanıyor:
Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]