ABD Başkanı Trump’ın ticaret savaşına ve Orta Doğu’daki gerilime rağmen, gelişen piyasa para birimleri, tahvilleri ve hisse senetleri 2025’te gelişmiş ekonomilere kıyasla daha iyi performans gösteriyor. Küresel yatırımcılar, dolardan uzaklaşarak bu pazarlara yeniden yöneliyor.
Yıllardır güçlü doların gölgesinde kalan gelişen piyasalar, 2025’in ilk yarısında yatırımcılara göz kırpmaya başladı. JPMorgan’ın yerel para cinsinden gelişen piyasa tahvilleri endeksi ile MSCI’nin gelişen ülke hisselerini kapsayan endeksi yıl başından bu yana yaklaşık %10 yükseldi.
Buna karşılık, gelişmiş 23 ekonomiyi kapsayan MSCI Dünya Endeksi yalnızca %4,8 artarken, FTSE Dünya Devlet Tahvili Endeksi %6,6 yükseliş gösterdi.
Dolar Varlıklarından Uzaklaşma Eğilimi
Piyasalardaki bu yön değişiminin arkasında, Trump yönetiminin öngörülemeyen politikaları ve küresel ticaret savaşlarının yarattığı belirsizlik var. Gelişmekte olan ülke varlıkları, düşük değerlemeleri ve enflasyona göre ayarlanmış cazip getirileriyle yatırımcıları yeniden cezbetmeye başladı.
Principal Finisterre’nin yatırım direktörü Damien Buchet bu durumu, “Birdenbire, gelişen piyasa yerel para borçları yeniden cazip hale geldi,” sözleriyle değerlendirdi.
Sermaye Akışları Yeniden Canlanıyor
JPMorgan verilerine göre, yatırımcılar yılın ilk aylarında gelişen piyasa fonlarından toplam 22 milyar dolarlık çıkış yaptı. Ancak mayıs ve haziran aylarında bu kaybın yarısı geri döndü. Goldman Sachs’tan Kevin Daly’ye göre, “Yıllardır düşük ağırlıklı olan bu varlıklara yönelik küçük girişler bile orantısız büyük etkiler yaratıyor.”
JPMorgan’ın endeksinde yer alan birçok gelişmekte olan ülke tahvilinin reel faizleri son 20 yılın en yüksek seviyelerinde. Bu durum, özellikle sabit getirili yatırımcılar için cazip bir ortam sunuyor.
Zayıf Dolar ve Güçlü Para Birimleri
Doların zayıflaması, gelişen piyasa para birimlerinin değer kazanmasını sağladı. Bu da merkez bankalarına daha fazla faiz indirimi alanı sunarak ekonomik büyümeyi destekledi. JPMorgan’dan Nandini Ramakrishnan’a göre, “Kur güçlenmesiyle birlikte faiz indirimi alanı oluştu; bu da hisseler için çok elverişli bir ortam yarattı.”
Çin Teknolojisi ve Yeni Sektörler Öne Çıkıyor
Gelişmekte olan ülkelerdeki yükseliş yalnızca makroekonomik nedenlere dayanmıyor. Çin teknoloji sektöründeki büyüme, gelişen piyasa hisselerinin cazibesini artıran önemli faktörlerden biri.
Ramakrishnan, “Teknoloji küresel anlamda uzun vadeli yapısal bir trend. Bu alana yalnızca ABD’nin dev şirketlerinden değil, Çin’den de erişmek önemli,” ifadelerini kullandı.
Fidelity International’dan George Efstathopoulos ise Çin hisselerinde ilk kez alım tarafında yer aldığını belirtti: “Çin, artık inovasyon açısından ABD’yi zorluyor. Ayrıca Brezilya tahvillerinde pozisyonum %5’e çıktı. Kore de uzun süredir ucuzdu, artık politik belirsizliklerin geride kaldığını ve cesur reformların geldiğini görüyoruz.”
ABD Tahvil Faizleri Bile Engel Olamadı
Genelde gelişmekte olan piyasalardan sermaye çıkışını tetikleyen ABD tahvil faizlerindeki artış bile bu yıl etkili olamadı. Goldman Sachs’tan Daly, “Geleneksel korelasyonlar bozulmuş gibi görünüyor. ABD tahvillerindeki artış bile bu kez gelişen piyasaları etkilemedi,” dedi.
Bu durumu açıklayanlardan biri HSBC’nin çok varlıklı stratejisti Max Kettner oldu: “2010’larda gelişmekte olan ülkelerdeki borç seviyeleri korkutucuydu. Ama şimdi aynı sorun gelişmiş ülkelerde var. ABD ve Japonya’daki bütçe açıklarına bakınca, Güney Afrika veya Brezilya artık o kadar da riskli görünmüyor.”
Gelişmekte olan ülkeler için en önemli rüzgar hâlâ global yatırımcı algısı. Risk iştahı sürdükçe bu piyasaların cazibesi artmaya devam edecek gibi görünüyor.