Piyasalarda Belirsizlik ve Sert Satışlar
Borsa İstanbul’da 16 Mayıs 2025 tarihinde yaşanan sert satış dalgası, özellikle kritik 9.500 puan seviyesinin hemen üzerinde kapanışla sonuçlandı. Satışların arkasında sistemik bir gerekçenin olup olmadığı piyasa katılımcıları arasında tartışılırken, genel kanı dalganın büyük ölçüde yüksek frekanslı işlem yapan algoritmik oyuncular tarafından tetiklendiği yönünde. Aynı gün içinde ABD’den gelen beklentilerin altında kalan perakende satış verilerinin küresel piyasalarda faiz indirimi beklentilerini artırması ve tahvil getirilerinde 10 baz puanlık düşüş yaşanması, Borsa İstanbul’daki satış baskısını daha da güçlendirdi. Buna rağmen, risk primindeki düşüş ve kur istikrarının sürmesine karşın yatırımcılar temkinli davranmayı sürdürdü.
Yüksek Frekanslı İşlemler Endeksi Baskıladı
Üç gün içinde yabancı grup tarafından toplam 16 milyar TL’lik net satış gerçekleştirildiği belirtilirken, Anadolu Efes, Arçelik, Asor, Doğuş Otomotiv, Ford Otosan, Garanti Bankası, Koç Holding, Sasa, Torunlar ve Vestel gibi endeks ağırlığı yüksek hisselerde satış baskısı en yoğun şekilde hissedildi.
Buna karşılık, Çimsa ve Emlak GYO gibi sınırlı sayıda büyük ölçekli hisse günü pozitif tamamlayarak dayanıklılık gösterdi.
Sistemik Risk ve CDS Göstergeleri
Hacimli düşüşe rağmen sistemik risk göstergelerinde bir bozulma kaydedilmedi. Türkiye’nin ülke risk priminin (CDS) gelişmekte olan ülke ortalamalarıyla birlikte istikrarlı biçimde gerilemeye devam ettiği, 10 yıllık tahvil faizleri ve döviz kurlarında da olumsuz bir sinyal olmadığı görülmektedir. Yaklaşık 10 milyar doları aşan yabancı çıkışın ardından, yabancı yatırımcıların hisse ve tahvil piyasasına yeniden giriş yapmaya başladığı bildirilerek, kısa vadede piyasada denge arayışının sürdüğü gözlemlendi.
Konsolidasyon Aralığı ve Tahvil Faizleri
Analistler, endeksin hâlen 9.000–11.000 puan arasında konsolide olduğunu ve bu aralıkta yatay hareketin süreceğini aktarıyor. 10.000 puan üzerindeki fiyatlamalar için uzun vadeli tahvil faizlerinde yüzde 34 seviyesinden yüzde 30’a doğru bir gerileme yaşanması gerektiği, bu senaryoda bankacılık sektörü hisselerinde pozitif ayrışma beklenebileceği ifade ediliyor. Mevcut durumda bankacılık endeksinde yaklaşık yüzde 25’lik bir düşüş gözlemlenmekle birlikte, bu seviyelerin yatırım açısından cazip fırsatlar sunduğu değerlendirmesi öne çıkıyor.
Enflasyon, Reel Faiz ve Yatırımcı Güveni
Resmi verilere göre yıllık enflasyon yüzde 39 seviyesinde bulunurken, politika faizi yüzde 49 düzeyinde tutuluyor. Bu yapı, TL varlıklar açısından yüksek reel faiz ortamı oluşturuyor. Ancak yatırımcıların TL’ye geçişte tereddüt yaşadığı, güven sorununun fiyatlamaların önünde bir engel olarak durduğu vurgulanıyor. Kur sepetinde yılbaşından bu yana görülen yüzde 13 oranındaki artışın büyük ölçüde yatırımcı psikolojisi ve güven eksikliğinden kaynaklandığı belirtiliyor.
Para Politikası ve Faiz Beklentileri
19 Haziran’da gerçekleştirilecek Merkez Bankası toplantısı öncelikli gündem maddesi olarak öne çıkıyor. Haziran toplantısında faiz indirimi ihtimalinin masada olduğu, ancak Mayıs ayı enflasyon verisinin takip edilmesi gerektiği ifade ediliyor. Rezerv tamponunun daraldığına işaret eden kesimler, sıkı para politikasının sürdürüleceğini; geçici likidite adımları ve makro ihtiyati düzenlemeler sonucunda gecelik TL faizlerinin yüzde 49’a yaklaştırılmasının TL’nin cazibesinin korunmasında temel araç olarak konumlandırıldığını belirtiyor.
Şirket Bilançoları ve Sektörel Performanslar
2024 yılı birinci çeyrek bilançolarının tamamlanmasıyla şirket performanslarının genel anlamda beklentileri karşılamadığı kaydedildi. Endeks ağırlığı yüksek sektörlerde ciro ve operasyonel kârlılık baskılarının öne çıktığı; net kârlılığı olumlu etkileyebilecek güçlü şirket sayısının sınırlı kaldığı belirtildi. Bu çerçevede yatırımcılara defansif pozisyonun korunması ve yüksek faiz ortamının şirketlerin fonlama maliyetlerini artırarak ikinci ve üçüncü çeyrek beklentilerini baskılayabileceği uyarısı yapıldı. Analistlerin yıl sonu endeks beklentileri 11.000–14.000 puan aralığında yer alırken, ilk çeyrekteki olumsuz bilançolar sonrasında hedef fiyatlarda aşağı yönlü revizyonların gündeme gelebileceği ifade edildi.
Para Piyasası Fonları ve Faiz Tercihleri
Tahvil piyasasındaki hareketlilik, para piyasası fonları ile serbest fonlar arasındaki tercih değişimlerini de gündeme taşıdı. Tahvil faizlerinin mevcut seviyelerin üzerine çıkmasının sınırlı kalacağı düşünülürken, yatırımcıların kısa vadeli araçlar arasında tahvil içeren fonları daha avantajlı bulduğu gözlemlendi. Para piyasası fonlarındaki yüzde 10’luk bono limiti bazı portföy yöneticileri tarafından aktif şekilde kullanılıyor; kademeli gevşeme senaryolarının fiyatlanmaya başlandığı, siyasi belirsizliklerin ve ekonomik risklerin dengeli yönetilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Yabancı Yatırımcı İşlemleri ve Döviz Talebi
Nisan ayında yabancı yatırımcıların Borsa İstanbul’da nette 195 milyon dolarlık hisse alımı gerçekleştirdiği, yapılandırılmış ürünler pazarı dâhil edildiğinde toplam net girişin 79 milyon dolar olduğu açıklandı. Son 12 aylık verilere göre yabancıların toplam net satışı 2,5 milyar dolara gerilerken, yılbaşından bu yana 578 milyon dolarlık net hisse alımı yapıldığı bildirildi.
29 Mayıs haftasında altın hariç ve parite etkisinden arındırılmış döviz tevdiat hesaplarında 802 milyon dolarlık gerileme kaydedildi; bunun 504 milyon doları hane halkı, 298 milyon doları tüzel kişilerden kaynaklandı.
Kur dalgasının tekrarlanması hâlinde Merkez Bankası rezervlerinin bu talebi karşılamakta zorlanabileceği, KKM stokunun 20 milyar doların altına inmesiyle rezerv birikimine en büyük katkının tükendiği ve yeni rezerv artışının ağırlıklı olarak yabancı sermaye girişlerine bağlı kalacağı düşünülüyor. Yabancı yatırımcı algısındaki zayıflığın kısa vadede güçlü portföy akımlarını sınırlayacağı düşünülüyor.